beceriksiz kral
😊😊 😊
😊😊 😊
Handan: Beceriksiz Kral oyununu izledikten sonra zihninde kalan ilk şey neydi diye sormak istiyorum Nihal.
Nihal: Oyunu izleyeli çok zaman olmuştu ve bu soru o nedenle çok değerli. Aklımda kalan oyuncunun çocukları oyuna dahil etme çabaları ve bunda son derece başarılı olması. Buna karşın adından yola çıkarak düşündüğümde kralın beceriksizlikle ilgili herhangi bir davranışını hatırlamadığımı fark ettim. Bir şey yapmaya çabalarken başarısız olması gibi bir resim gözümün önüne gelmedi. Tekrar göz attığımda başlangıçta, gözlük takıncaya kadar beceriksizliğini gösteren bir şey olmadığını gördüm. Oyunda sadece kralın beceriksiz olduğunu ve bunun için ülkeye haber salıp derdine çare aradığını öğreniyoruz. Çocuklar oyundan çıkarken sanırım çok eğlendiklerini, hareketlerini, çıkardıkları sesleri gözlük sorunundan daha çok hatırlayacaklar. Çocuk oyunlarında sıkça karşımıza çıkan bir sorun bu. Sebep sonuç ilişkileri sadece sözle ifade ediliyor, seyirci sorunu, sorunun düzelmesi ile ilgili süreci somut olarak görmüyor. Oyunda sadece bir yerde bir şarkıyla anlatılıyor. Örneğin görme sorunu olan birey neler yaşar, günlük yaşamı ne şekilde etkilenir, bunlar incelenip oyun onun üstüne kurgulansa seyirci kendini görecek. Oyun çok daha işlevsel olacaktı.
Handan: Evet kralın beceriksizliğinden sadece söz ediliyor. Beceriksiz olmak ne demek, belki bu tartışılabilirdi? Beceriksizlik kelimesiyle uğraştığımın farkında olarak devam ediyorum, zira görme bozukluğunun bir yaftalama, etiketleme gibi bir sonuca ulaşmasının dünyanın bir gerçeği olarak kabul edilmesi beni rahatsız etti. Kendisine beceriksiz denen birinin duygularını öğrenemez miydik mesela? Burada beceriksiz kabul edilen kral bir telaş içinde hemen derdine derman aramaya başlıyor, ülkesinin dört yanına haber salınıyor, sorunun tam olarak ne olduğunu biz seyirciler anlamadan çözüm arayışına tanık oluyoruz. Dolayısıyla seyircinin zihnindeki süreç eksik kalıyor.
Ama benim başka bir sorum daha var; neden yine bir kral ve neden yine bir masal örüntüsü var diye düşündüm oyunun açılışında. Bir kralın, sultanın, ünlünün hikayesini anlatmaktan ne zaman bıkacağız? Nereye baksak bir rütbelinin hikayesi var. Masal formunda aktarılan bu hikayede masallardaki gibi hayal dünyamızda geniş pencereler açacak doğaüstü unsurların yanına epeyce dünyevi unsurlar eklenmişken (üç dağ, iki nehir, beş köprü, dört otoban geçmişler, HGS yokmuş) hala bu formda ısrar etmenin faydasını göremiyorum kendi adıma. Ya da son kullanma tarihi geçmiş bir iksirden bahsederek iksirin büyüsünü bozmanın kime ne faydası var diye sormadan edemiyorum. Masal formunun hayal kurmayı destekleyen yapısına sadık kalınmayınca masal anlatmanın nasıl bir faydası olduğunu anlamış değilim.
Anlatı biçiminin dışında içerikle ilgili de şöyle bir sorum var. Beceriksiz olmak sadece krallara mı yakışmıyordu? Peki kime yakışıyordu? Kralın beceriksiz olmasının kabul edilemez olması ve bunun saklanılası bir durum olması bize günümüz siyasetiyle de ilgili şeyler söylüyor. Değişen değerlerin hiç farkına varmaksızın kabul edildiğine dair işaretler veriyor ve bu beni çok endişelendiriyor.
Ayrıca beceriksiz olursak başımıza neler gelebilir sorusunu izleyiciler düşünme fırsatı buldu mu sahiden? Herkes becerikli olmak zorunda mı mesela? Ya da hangi konulardaki beceri makbul sayılıyor? Olmayanlarla dalga geçmek, onları gülünç bulmak meşru mu ya da?
Nihal: Sondan başlayayım istersen. Kesinlikle beceriksizlik üzerine çocuklar düşünmediler. Çünkü beceriksizlik, sakarlık, görme bozukluğu, gözlük kullanımı ile ilgili çocukları düşündürecek bir yer yoktu. Bence yönetmen/yazar sadece salonda tüm çocuk büyük herkesin katıldığı oyun yapmak istemiş. Burada şöyle bir soru akla geliyor; yönetmenin tercihini nereye kadar eleştirebiliriz? Yoksa oyunu olduğu gibi ele alıp çocuk salon ilişkisini nasıl kurduğu, bu ilişkide sorun var mı onu mu değerlendirmeliyiz. Örneğin çocukların bu katılımında çocuklara bir seçenek sunuldu mu? Çocuğa düşünerek gidişatı etkileyecek bir şey soruldu mu? Yoksa cevabı önceden belli sorularla mı geçiştirildi?
Neden Kral, neden her zaman bir rütbelinin hikayesi? Masal formatında anlatmak daha çok anlatıya zenginlik hareket serbestliği katabiliyor. Sanırım o nedenle… mühim olan kendi içinde tutarlı olması. Gerçekçi, masalsı ya da fantastik! Her üç şekilde de çocuğa söyleyecek sözü olabilir ama kendi içinde tutarlı olması, söyleyecek sözünün olması önemli. Bundan kastım didaktik sözler değil elbette.
Ayrıca ben hikâyenin kahramanının kral olmasına çok takılmadım çünkü oyunda iktidarı, gücü olumlayan, bunlar üzerinden mesaj veren bir çaba yok. Ayrıca bir anlatıcı var, masal anlatıyor. Oyun içinde oyun...Kralın göz sorunu nedeniyle ülkesini yönetemediği gibi bir vurgu olmadığı gibi gözlüğü taktıktan sonra yönetimle ilgili her şey yoluna girmiş gibi bir vurgu da yok. Peki kral yerine başka ne olabilirdi? Kralın dışında herkes olurdu böylece bu sorular aklına gelmezdi. Tersten okumakla bir kral bile beceriksiz olabilir de denebilir. Beceriksizliğin bir kusur olup olmaması daha açılabilir. Özellikle gelişme çağında çocuklarda motor gelişiminde bazen uyum sorunları nedeniyle bedenine hâkim olamama gibi durumlar olabiliyor. Bu konuda bir şeyler eklenebilirdi. Anlatıdaki ana kahramanın kral olması oyuncuya/yazara zengin anlatı olanakları sunuyor. Bence grup sadece bundan yararlanmak istemiş. Hikâye anlatıcılığında sözcüklere yapılan vurgular, hareketlere yapılan vurgular -sözcüklerin beden diliyle ifadesi- ve objelerin öne çıkarıldığı gibi yöntemler kullanılıyor. Beceriksiz Kral’da hem beden, hem sözcükler, hem de objeler kullanılıyor. Böylece tüm salonu saran, kucaklayan bir oyun ortaya çıkıyor. Öyle ki çocuklar salondan çıkarken sadece hareketleri anımsayarak çok eğlendiklerini düşünüyorlar. Beceri beceriksizlik konusuna gelecek olursak beceriksizlik zamanla düzelecek bir durum mudur? Sakarlık daha doğru bir ifade olmaz mı?
Kral yerine ne olurdu? Kral yerine başkası olsa o hikayeyi anlatamazdı, iksir atlılar vs olamazdı. Yazar onun için tercih etmiş olmalı.
Oyunu Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik tiyatroları festivali için CD’den izlediğimde olumlu görüş vermemin nedeni gözlük takma, görme sorunu gibi bir olabilecek gerçek konunun -yeterince vurgulu olmasa da- ele alınması ve salonun katılımıydı. Ancak bu konu ele alınmakla birlikte geçiştirilmiş. Yani kayda baktığımızda sadece son 8 dakika içinde çok da net olmayacak şekilde söz ediliyor. O ana kadar hiçbir sakarlık, beceriksizlik emaresi yokken kral birdenbire düzgün yürüyor. Oysa başta bu durumla ilgili bir şey görmedik. Daha fazla görememeye dayalı sakarlıklar, vs konulabilirdi, o konu kaynamış. İlk bölüm çok uzamış.
Burada dikkate aldığım konu oyundaki ana eksen nedir? Bu sorunun yanıtı, ne şekilde işlendiği oyunun değerlendirilmede hareket noktasını oluşturuyor. Tam olarak gözlük kullanımı ile ilgili çocuklara bir şey söylüyor mu? Önemli bir konu olmakla birlikte bence yeterince vurgu yok. Oyun sahne seyirci ilişkisi üzerine konumlanmış, bütün salonun birlikte oyun oynadığı, oyuna dahil olduğu bir gösteriye dönüşmüş. Belki yönetmenin tek amacı buydu.
Buradan yönetmenin düşündüğü ile seyircinin /eleştirmenin beklentisi sorunu gündeme geliyor. Yazar/oyuncu sadece salon oyuncu iletişimi üzerine bir oyun yapmayı hedefledim dese o hedefe yeterince ulaşıp ulaşmadığını değerlendirmemiz, bunun yanı sıra oyunda olumsuz mesajlar var mı onları dile getirmemiz gerekir.
Handan: Beceriksizlik ya da sakarlığa yol açacak bir bedensel yetersizliğin alay konusu yapılmasını kabullenip bu durumdan çıkmanın yollarını aramaya geçmek bana biraz sert geldi, belki o yüzden bu meseleye takıldım biraz. Bu durumdan bir kral bile kurtulamıyorsa gözleri bozuk bir çocuğun okulda karşılaşacağı akran zorbalığı karşısında söyleyecek bir sözü olmaz diye geçti içimden. Acaba fazla mı korumacı davranıyorum?
Nihal: Doğru söylüyorsun. Özellikle çocuk oyunlarında sakarlık bir mizah konusu olarak kullanılabiliyor. Keşke Grips tiyatrosu gibi akran zorbalığının gösterildiği, çocuğun kendini ve çevresini görebileceği oyunlar yapılsa. Bu oyunda da kral yerine bir çocuğun hikayesi olaydı elbette daha çok şey anlatırdı.
Handan: Evet, kendilerinden bir şey bulacakları, gündelik sorunlarına ders vermeden değinen, üzerinde düşünülecek, hatırlanacak içerikle bütünleşen görsel malzemeler sunan oyunlar tasarlayıp oynamak yeterince heyecan verici değil mi diye sormak istiyorum. Çocuklar oyun boyunca kendilerine verilen komutlara uygun davrandılar. Büyücü Fülfül’ün dedesinden kalan iksiri karıştırmak için herkes kalçalarını sallaya sallaya harekete katıldı. Sarayın kapısının kaç kere çalınması gerektiğini çabucak öğrendiler. Oyuncu maharetini kullanıp çok kısa sürede bütün salon üzerinde hakimiyet kuruverdi. Doğrusu bunu hayranlıkla izledim, bütün salonu avcunun içinde tutabilmesini takdir ettim. Ama çocuk oyunlarında dikkatimi çeken, hatta çocuk olsaydım kalbimi kırabilecek bir şeyden bahsetmek istiyorum. Salona soru sorarmış gibi yapan ama salondan gelen cevaplar doğru cevap olmadıkça hiç söylenmemiş gibi davranan oyun tasarımları otoriter bir tutumun perçinlenmesine yarıyor bence. Oyunlarda aynı tutumun tekrar edilmesi, seyirciyi de ister istemez kazandaki suyun içinde yavaş yavaş haşlanan kurbağaya dönüştürüyor. Her sorunun tek cevabı varmış gibi bir algı güçleniyor.
Nihal: Evet, haklısın. Cevabı önceden belirlenmiş sorular sorup çocuklar interaktif olarak oyuna katılıyor görüntüsü vermek yoluyla da çocuklar açıkça kandırılıyor. Sanki çocuk cevabıyla oyuna bir katkıda bulunmuş gibi algı yaratılarak dürüst olmayan bir durum ortaya çıkıyor. Önceki yıllarda bir iki kez oyuncunun sorduğu sorunun beklenen cevabını vermeyen ve bunda da ısrar eden çocukları keyifle izlemiştim. Bu oyunda da benzer bir durum olmakla birlikte hep birlikte oyun oynanıyor, hareket ediliyor.
Oyunu genel olarak tekrar ele aldığımızda belirlediğimiz ölçütlerin üç maddesiyle örtüştüğü görülüyor. Bu özelliği ile üç gülücüğü hak ettiğini düşünüyoruz 😊😊😊
1) Çocuk tiyatrosu eleştirisinde tek kriter yaştır ve oyun hazırlanırken sadece hedef yaş grubunun algılama kapasitesi ve odaklanma süreci dikkate alınmalıdır. Cinsiyet, etnik kimlik, ırk, din gibi farklılıkların önemi yoktur. Oyunu hazırlarken hedef yaş grubu belirleyen ve belirlediği hedef grubunun özelliklerine göre oluşturulmuş oyunlar,
5) Çocuğun düş kurma ve oyun oynama gibi temel ihtiyaçlarını gözeten,
8) Dekor, kostüm, ışık, efekt gibi sahne elemanlarını oyuna hizmet edecek, oyunu açıklayacak şekilde kullanan,